Başhüyük Kasabasının ilk sakinlerini oluşturan ve bizlerin de ataları
olan bu Karaçay-Malkarlıların göç sebepleri nelerdi? Neydi onları çok
çok sevdikleri Mingi Tav'larından ayıran? Hicretin alt yapısı kimler
tarafından hazırlandı? Kimler önderlik etti? Nasıl hazırlıklar yapıldı?
Yola ne zaman, neyle çıkıldı? Yol
Elveda Kafkasya
Karaçay-Malkarlı atalarımız, ata yurttan ve sevdiklerinden ayrılmanın
acısını en çok limanda gemilere binerken yaşamışlardır. Bir yanda doğup
büyüdükleri ata yurtları ve sevdikleri, diğer yanda onları yurtlarından
ayıracak olan.hırçın, dalgalı Karadeniz ve umutları. Bir canavar gibi
onları yutmak için bekleyen Karadeniz'i aşmak için yolculuğun başından
beri dualar edilmiş, tişmekler (lokma tatlıları) dağıtılıştır. İşte, o
Karadeniz'i aşma, ata yurttan ayrılma zamanı artık gelip çatmıştır.
Kimi anasından, babasından; kimi kardeşinden, bacısından ayrılmanın
acısıyla feryat etmiş; gözyaşları, hıçkırıklar ve dualar birbirine
karışmıştır. Uğurlamaya gelenler için de durum pek farklı olmamıştır.
Neticede gemiler arzu edilen hedefe doğru yola koyulmuşlardır.
Umut yüklü iki geminin Karadeniz'deki yolculuğu oldukça zorlu
geçmiştir. Denize alışkın olmayan bu dağlı halkı deniz yolculuğu bir
hayli sarsmıştır. Deniz yolculuğu sırasında gemide oruç tutulduğu ve
doğumların olduğu bütün kaynak kişilerimizce belirtilmiştir. Tabii ki
hicretin misyonuna uygun olarak dualar ve zikirler her aşamada devam
etmektedir.
Merhaba İstanbul
Daha sonra bu iki gemiyle İstanbul'a gelinir. Gemiler Tuzla limanına
demir atarlar. Kafilenin daha önce bahsettiğimiz ileri gelenleri
gemiden inerek kaynak kişilerin çoğunluğuna göre Sultan II. Abdülhamıt
Han'ın veya saray çevresinden bir paşanın huzuruna çıkmışlar ve daha
önceki görüşmeye istinaden "Biz geldik, ne yapacaksanız yapın."
demişlerdir. Bu arada Şam’a gitme isteklerini de vurgulamışlardır.
Karaçay ileri gelenleri saraydan yine ilgi ve iltifat görürler.
Abdülhamit Han, Kafkas dağlarından gelen, güzel, gösterişli ve kültürlü
insanların Şam'ın çöl iklimine dayanamayacağını düşünerek, onların ikna
yoluyla Şam'a gitmelerinin engellenmesini, İstanbul'a veya Anadolu'nun
uygun bir bölgesine yerleştirilmelerini emrindekilere buyurur. Bu
teklif Karaçay ileri gelenlerine iletilir. Gemideki Karaçaylılar
arasında ikilem oluşur. Bir kısmı Anadolu'ya yerleşmeye razı olmakta,
bir kısmı ise Şam'a gitmekte ısrar etmektedir. Tuzla limanında
demirleyen gemilerde bekleyen Karaçaylılar, bu gelişme üzerine kaynak
kişilerimizden H. İshak BAĞCI'nın belirttiğine göre "rey"e
başvurmuşlardır. Yine kaynak kişimize göre oylamayı Anadolu'ya
yerleşmeyi isteyenler kazanmış ve Anadolu içlerine doğru hareket
edilmiştir.
Bu konuda değişik rivayetlerde vardır. Bir rivayete göre Abdülhamit Han
sarayının bahçesinden İstanbul boğazını ve limanları seyrederken bir
gemiden bir grup insanın indiğini görür. Yanındaki zevata bu
boylu-poslu, güzel insanların kimler olduğunun araştırılmasını emreder.
Padişahın adamları gemilere gelirler ve gemilerde bulunanların Şam'a
gitmek için yola çıkan Karaçaylılar olduğunu öğrenirler. Bu bilgileri
padişaha iletirler. Padişah durumu öğrenince emrindekilere: "Bu dağlı,
güzel insanlar çöl kumuna, çöl sıcağına dayanamazlar, telef olurlar;
onları İstanbul'a veya Anadolu'ya yerleşmeye ikna edin." talimatını
verir. Böylece Karaçay kafilesi padişah ve zevatı tarafından Anadolu'ya
yönlendirilir.Ancak Karaçaylılar Şam'a gitmekte yine ısrarcı olmuşlar;
İstanbul'a yerleşme önerisini reddetmişlerdir.
Sonuç olarak Şam'a gitmek veya Anadolu'ya yerleşme arzusuyla
Karaçaylılar'ı taşıyan iki gemi üç gündür demirli bulundukları Tuzla
limanından hareket eder ve İzmit limanına demir atarlar. İzmit
limanından Anadolu içlerine ve Şam'a doğru yol alınacaktır. Bizim yine
kaynak kişilerin tamamından aldığımız izlenim, Karaçaylılar'ın büyük
bölümünün her şeye rağmen Konya'ya yerleşmeyi düşünmedikleri, Şam'a
yerleşmeyi düşündükleri yönündedir.
Yolun Sonu Anadolu
İzmit'te yol kumanyaları verilerek trene bindirilen Karaçay kafilesi
Anadolu'nun içlerine doğru yol alırlar. Bu arada, o günün şartlarında
uzun, yorucu geçen yolculuğun ve iklim değişikliklerinin olumsuz etkisi
Karaçaylılar arasında görülmeye başlar. Çocuklar ve yaşlılar başta
olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar, bilhassa salgın halinde göz
rahatsızlıkları ortaya çıkar. Bu rahatsızlıklar kafilenin Konya'ya
inmesinde ve daha sonra yerleşmelerinde etken olacaktır. Ayrıca, kaynak
kişilerimizden Kadir Özkan'ın belirttiğine göre Sultan Abdülhamit Han,
Karaçaylı muhacirlerin ikna yoluyla veya kandırılarak Konya bölgesine
yerleştirilmelerini emreden telgrafı daha önceden o dönemin Konya
valisi Faik Bey'e göndermiştir. Tel emrini alan Faik Bey, Karaçay
kafilesini karşılamak ve yerleştirmek için gerekli hazırlıkları yapmış;
Karaçaylı muhacirleri istasyondan şehir merkezine taşımak için o
zamanın yaylı arabalarından ve faytonlarından onlarcasını istasyonda
hazır bulundurmuştur.
Karaçay kafilesini taşıyan tren bir akşam vakti Konya garına girer.
Kafile Konya valisi tarafından törenle karşılanır. Kafilenin ileri
gelenleri Faik Bey ile görüşürler. Faik Bey, kafilenin ileri
gelenlerine Karaçaylılar'ın Konya'ya yerleşmelerinden memnuniyet
duyacaklarını ve istedikleri bir bölgeye yerleştirilebileceklerini
söyler. Bu teklif de çoğunluk tarafından kabul görmez. "Biz Şam için
yola çıktık, Şam'a gideceğiz." derler ve trenden inmezler. Bunun
üzerine Faik Bey ileri gelenlere günlerdir yolculuk yaptıklarını,
yorgun ve hasta olduklarını, birkaç gün Konya'da dinlendikten sonra
yollarına devam edebileceklerini belirterek halkı inmek için razı
etmelerini ister. Bu teklif üzerine gerçekten de yorgun olan kafile
halkı, göz hastalığının yanı sıra iklim değişikliği ve bakımsızlık
sonucu hastalanmaya başlayan çocukları ve yaşlıları da düşünerek
trenden inmeye razı olurlar.
Trenden bu şekilde indirilen Karaçay kafilesi, istasyonda hazır tutulan
yaylı ve faytonlarla Konya'nın Sedirler, Araplar, Kadınlar Pazarı,
Şerafettin Camii ve Eski Garaj gibi semtlerin civarında bulunan ev,
misafirhane ve hanlara yerleştirilirler.
Karaçay kafilesinin Konya'ya gelişini ve yerleşmelerini Aminat ninemiz
şöyle anlatmaktadır: "... Konya'ga keldik trenle. Trennge
minngenleyibizge azık da herdi...Hokumat berdi. Keldik Konyağa. Bılay
akşam vakti keldik. Konya'da bütün Konya'nı arbası... Bizden hareket
etti... Hebbibizni boş cerlege, cayılır cerlege misafir aldı bizni
Konya... Annan sora cartıbız bılayda kalığa istemelle. Istemegenlerinde
alaga ayttıla, "Bılaylanı karağız delle, izlegiz" delle... Bol... O
zamanlada her zat cerideyit. Bizni Avbekir, bizni Konyaga aldı,
bılayga, izlelle, aralla, begengen cerlerinden bılayını bergendile...
"Köbtü cer delle..."
Geçici olarak Konya'ya yerleşen Karaçay-Malkarlı atalarımızın barınma
ve beslenme ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmış ve yardımcı
olunmuştur. Ancak, umduklarını bulamayarak yolculuğun İstanbul ve Konya
aşamalarında Kafkasya'ya geri dönenler de olmuştur.
Bir kısım Karaçaylı da daha önceki yıllarda yaşanan Karaçay göçleri
esnasında Afyon ve Eskişehir civarına yerleşmiş olan akrabalarının
yanma gitmek üzere Lokman Bey, Nanuv, Avbekir, Tuvgan Haci önderliğinde
Afyon, Eskişehir ve Ankara bölgelerine geçmişlerdir. Konya şehir
merkezine yerleşen Karaçaylılar şehirde kalmaktan hoşnut değildirler.
Valiliğin şehre yerleşme ve ticaret için destek verme teklifleri de
kabul görmez. Faik Bey, Karaçay ileri gelenlerine yerleşecekleri
bölgeyi beğenmeleri için iki yaylı araba temin eder. Bir grup Karaçaylı
Konya çevresini Beyşehir bölgesi, Ereğli bölgesi ve daha sonra da
Cihanbeyli bölgesi olmak üzere sırayla dolaşırlar.
Cihanbeyli tarafını gezerken şimdiki Başhüyük'ün bulunduğu bölgeyi
görürler ve beğenirler. Karaçaylılar'ı bu bölgeye yerleşmeye iten en
önemli unsurlardan biri arazinin sulak ve diz boyu otlarla örtülü
olması; yani hayvancılığa elverişli olmasıdır. Bilhassa Kafkasya'dan
tanıdıkları "gelev" adlı otun o bölgede çokça bulunması Karaçaylılar'ın
o bölgeye yerleşme kararı vermesinde etkili olmuştur. Konya'ya ve daha
sonra Başhüyük'e yerleşme ile ilgili olarak Aminat ninemiz şöyle devam
etmektedir:
"... Akdoğan'nı da berligelle...Annan sora hu canında muhacir boğan
cerni de (Karatepe) berligelle. Beş çerde köylü bolduk cerleşdik. Bizge
kelgelleyibizge, bizge bir cıl bolmayın bılayını (Başhüyük'teki üyleni)
hep o kadar devam ettile; üy işlelle. Annan sora hem aşarık berdile,
ögüz para berdile, puluh para berdile; bizni güzelça cerleştirdile
Türkiya'ga..."
Karaçaylılar'in Konya şehir merkezinde bir buçuk veya iki yıl
kaldıkları tahmin edilmektedir. Kasabamızın eski muhtarlarından İbrahim
Mirza dedemiz de TRT tarafından yetmişi yıllarda çekilen ve Başhüyük'ü
tanıtan programda "1321'de çıktık, 1322'de (Rumi) yerleştik."
demektedir. Biz Konya'da geçen sürenin tam iki yıl olmasa da bir yıldan
fazla olduğunu düşünüyoruz. Başhüyük'e yerleşme tarihinin 1907 yılı
bahar ayları olduğunu tahmin ediyoruz. Karaçay-Malkarlı atalarımızın
Konya'da yaşadıkları bir-iki yıllık dönem ile ilgili bilgiler oldukça
azdır.
Bildiğimiz kadarıyla Karaçaylılar devletimizden ve Konya halkından ilgi
ve iltifat görmüşlerdir. Ancak ayrı kültür ve geleneklere sahip olmanın
getirdiği bir takım olaylar olmuştur. Bu olayların bir kısmı halen
Karaçaylılar arasında dilden dile anlatılarak yaşamaktadır. İnşallah
Konya'da ve Başhüyük'e ilk yerleşme esnasında yaşanan ve bugün çoğu
bize gülünç gelen bu olayları ayrı bir çalışmayla sizlere aktaracağız.
Dağlı kültürüne sahip olan Karaçaylılar önce "Hoş geldiniz" deyip,
yemek yedirilip sonra da para istenmesini yani lokantaları
yadırgamışlardır. Misafirden veya herhangi bir yolcudan yiyecek ve
içecek için para alınması, sıradan bir yolcu için bile rahatlıkla bir
kuzu kesen Karaçaylılar tarafından ayıplanmış. Sebze yeme alışkanlığı
olmayan Karaçaylılar kendilerine verilen domates, biber, patlıcan vb.
sebzeleri yememişler gizlice çöpe atmışlardır. Karaçay-Malkar
Türkçesi'ni konuşan Karaçaylılar temelde Türk dilinin bir kolunu
konuşmalarına rağmen şive farklılıklarından doğan problemler
yaşamışlardır. Şehir merkezinde sabahın erken saatlerinde boza satan
satıcıların "Boza...sıcak booza.." diye yüksek sesle bağırmalarına
alışamayan Karaçaylılar her defasında yataklarından fırlayıp, ellerinde
kamalarla imdada koşmuşlardır.
Karaçaylılar'ın Konya'da yaşadıkları sırda çeşitli işler yapmaya
başladıkları, bir kısmının kendileri için yapılan evlerin inşaatlarında
ücretle çalıştıkları bilinmektedir. Tamamı devletin bütçesinden ve
Sultan Abdülhamit Han'ın emriyle yapılan evler bir-bir buçuk yıl gibi
kısa bir sürede bitirilmiştir. Köyün Osmanlı hilali şeklinde olan
planının Abdülhamit Han tarafından yeni yerleşim bölgelerinde
uygulanmak üzere hazırlandığı bilinmektedir. Bu duruma binaen köye ilk
olarak "Ümran-ı Hamidiye" adı verilmiştir. Cumhuriyetten sonra adı
"Başhüyük" olarak değiştirilmiştir.
Başhüyük... Başhüyük...
1907 yılı bahar aylarında yapılan bir devlet töreni ile Başhüyük'e
yerleşilir. Bu törenle ilgili fotoğraflarda görüldüğü gibi törene ilgi
büyüktür. Devlet erkanı, Konya'nın ileri gelenleri vagonları çiçekler
ve bayraklarla süslenmiş trenle Konar istasyonuna inmişler, yürüyerek
köye ulaşmışlar ve töreni gerçekleştirmişlerdir. O zamanın Konya valisi
olan Faik Bey tarafından kurulan bando ekibi Başhüyük'teki açılışa vali
beyle beraber katılmıştır.
Başhüyük'te de evler bayraklarla, çiçeklerle süslenmiş; dergimizin
kapağındaki fotoğrafta da görüldüğü üzere tören alanının ortasına o
dönemin devlet törenlerine uygun olarak Padişahım çok yaşa!" ibaresi
bulunan büyük ve süslü bir tak kurulmuştur. Dualar ve tekbirler
eşliğinde köy ikamete açılmıştır. Karaçay-Malkarlı atalarımızın
muhacereti 1905, yılı Kasım ayında dualar ve tekbirlerle Kuzey Kafkasya
Karaçay bölgesinden başlamış, 1907 yılının bahar aylarında yine dualar
ve tekbirlerle Başhüyük'e yerleşmeleriyle son bulmuştur. Allah onlardan
razı olsun. Ne mutlu Allah rızası için hicret eden atalarımıza! Ne
mutlu atalarına layık olabilen torunlarına!
KAYNAK KİŞİLER
Aminat ÇAĞAR
İbrahim MİRZA
Hacı İshak BAĞCI
Hacı Ramazan ÖZDEN
Yusuf GOCİYAOĞLU
Kadir ÖZKAN
Celal ADİLOĞLU KAYNAKLAR
TAVKUL, Ufuk: "Kafkasya Dağlılarında Hayat ve Kültür" lstanbul-1993
TAVKUL, Ufuk: "Karaçay-Balkarlar" Ankara –2003
BİCE, Hayati: "Kafkasya'dan Anadolu'ya Göçler" Ankara-1991
ASLANBEK, Mahmut: "Karacay-Malkar Türklerinin Faciası" Ankara-1952
_______________________________________________________
Abdurrahman Bağcı, Kafkas Dağlarından Konya Ovasına,
Başhüyük Karaçay-Malkar Türklerinin Muhacereti,
Başhüyük Karaçay-Malkar Derneği Dergisi, 1. ve 2. Sayılar.