Cuma, 2024-04-26, 0:33 AM
AnasayfaKayat OlGiriş Hoşgeldin Misafir | RSS

>
Site menu

Bölüm katagorileri
Makalelerimin [5]
Yazilarim [0]
Yazarlarimiz [0]

Anket
Başhüyük için ne yayinlansin...?
Toplam anket cevaplari: 19

Istatistik

Toplam çevrimiçi : 1
Ziyaretci: 1
Kullanici: 0

Üyelik Girişi
 
TURİZM

  • SINEMA

  • NEREDEN
  • visitors by country counter
    flag counter


  • ET KALAY PİŞİRİLEDİ

  • Anasayfa » Makaleler » Makalelerimin

    Karaçay-Balkar Türkçesi Sayfa: 1

    Mesaj  admin Bir Salı 4 Mart 2008 - 9:45

    -Balkar Türkçesi [bundan sonra
    kısaca KBT], Türk dilinin Kıpçak lehçesinin Karay, Kırım ve Kumuk
    şiveleriyle birlikte Hazar-Karadeniz grubunda yer almaktadır [1].
    Sovyet Türkologlarından A.N. Samoyloviç’in Türk dili sınıflandırmasına
    göre KBT, Türk dilinin "z” kolunun "y” bölümünün "taw, bol-, kalġan”
    grubuna girmektedir. Buna göre eski Türkçedeki "taġ” [dağ] yerine
    KBT’de "taw”, "ol-” yerine "bol-”, "kalan” yerine "kalġan” biçimleri
    kullanılır. KBT, kendisine has birtakım söz, ses ve gramer
    özelliklerine haiz olmakla birlikte genel olarak tipik bir Kıpçak
    şivesidir. KBT’nin diğer Kıpçak şivelerinden bazı farklı özellikler
    göstermesinin sebebi, bu şivenin eski tarihlerde Bulgar ve Oğuz
    Türkçesiyle bağlantısı olmasından ve komşu Kafkas kavimlerinin birtakım
    dil özelliklerinin tesirinde kalmasından kaynaklanmaktadır [2]. Eski
    Türkçedeki "adak~azak” [ayak] yerine KBT’de "ayak”, "ben” yerine "men”
    şeklinin kullanılması, söz başlarında "d” yerine "t” sesinin, "g”
    yerine "k” sesinin kullanılması ...

    aa





    [b][s. 143] Karaçay-Balkar Türkçesi [bundan
    sonra kısaca KBT], Türk dilinin Kıpçak lehçesinin Karay, Kırım ve Kumuk
    şiveleriyle birlikte Hazar-Karadeniz grubunda yer almaktadır [1].
    Sovyet Türkologlarından A.N. Samoyloviç’in Türk dili sınıflandırmasına
    göre KBT, Türk dilinin "z” kolunun "y” bölümünün "taw, bol-, kalġan”
    grubuna girmektedir. Buna göre eski Türkçedeki "taġ” [dağ] yerine
    KBT’de "taw”, "ol-” yerine "bol-”, "kalan” yerine "kalġan” biçimleri
    kullanılır. KBT, kendisine has birtakım söz, ses ve gramer
    özelliklerine haiz olmakla birlikte genel olarak tipik bir Kıpçak
    şivesidir. KBT’nin diğer Kıpçak şivelerinden bazı farklı özellikler
    göstermesinin sebebi, bu şivenin eski tarihlerde Bulgar ve Oğuz
    Türkçesiyle bağlantısı olmasından ve komşu Kafkas kavimlerinin birtakım
    dil özelliklerinin tesirinde kalmasından kaynaklanmaktadır [2]. Eski
    Türkçedeki "adak~azak” [ayak] yerine KBT’de "ayak”, "ben” yerine "men”
    şeklinin kullanılması, söz başlarında "d” yerine "t” sesinin, "g”
    yerine "k” sesinin kullanılması ve söz başlarındaki "y” sesinin "c”
    sesine dönüşmesi de Kıpçak lehçesinin ortak ve tipik bir özelliğidir.
    Bundan başka, KBT’nin kelime hazinesi de Kıpçak lehçesine ait sözlerden
    oluşmaktadır. [/b]
    Karaçaylılar hakkında tarihî ilk bilgiler, 1404
    yılında Kafkasya’da bulunan Başpiskopos Johannes de Galonifontibus’un
    notlarında geçmektedir. Galonifontibus, Karaçay Türklerinden "Kara
    Çerkes” şeklinde bahsetmekte ve "Kara Çerkeslerin kendilerine has bir
    dilleri ve yazıları olduğunu” söylemektedir. E.P. Alekseyeva’ya göre,
    XVII. Yüzyıl ortalarında Kafkasya’da bulunan Archangelo Lamberti’nin de
    Karaçaylılar için hem "Kara Çerkes” ve hem de "Karaçioli” [Karaçaylı]
    adlarını kullanması, Galonifontibus’un işaret ettiği "Kara Çerkes”lerin
    Karaçaylılar olduğuna şüphe bırakmamaktadır. Karaçay bilim adamları,
    Galonifontibus’un "Kara Çerkeslerin kendi yazıları vardır” ifadesinden,
    Karaçaylıların XV. yüzyıla kadar eski Türk yazısını [runik] bildikleri
    ve kullandıkları sonucunu çıkarmaktadırlar [3]. Karaçay-Balkar
    topraklarındaki; Humara, Arhız, Sutul, Ahmat-Kaya, İnal, Gınakızı,
    Temirtüz, Sarıtüz, Tokmak-Kaya, Ishavat, Ullu-Dorbunla, Kalej, Teşikle,
    Bitikle, Ak-Kaya bölgeleri ile yine Kafkasya’da Koban ve Terek
    ırmakları arasında geniş bir alanda eski Türk [runik] yazılı birçok
    yazıt bulunmuştur. [b][s. 144]
    Soslanbek Y. Bayçora bu
    yazıtlardan 74 tanesini çözmüş ve bunların Bulgar Türklerine ait
    olduğunu delilleriyle ortaya koymuştur.[/b]


    Humara YazıtıKaraçay-Balkar
    Türkologlar, Galonifontibus’un "Kara Çerkeslerin kendi yazıları vardır”
    ifadesinden çıkardıkları "Karaçaylıların XV. Yüzyıla kadar eski Türk
    [runik] yazısını bildikleri ve kullandıkları” sonucunu, Kafkasya
    Bulgarlarından kalma eski Türk yazıtlarıyla kuvvetlendirmeye
    çalışmaktadırlar. Fakat, bu yazıtların dil özellikleri henüz lâyıkıyla
    incelenmemiş ve bunların hangi yıllara ait olduğu kesin olarak ortaya
    konulmamıştır. Ayrıca, bugünkü veya bugünküne yakın bir Karaçay-Balkar
    Türkçesiyle yazılmış [sözgelimi XV. yüzyıldan kalma] eski Türk [runik]
    yazılı bir taş veya bir belge yoktur. Bu yüzden, Karaçay-Balkar
    Türkologların ileri sürdükleri bu görüşe karşın, Kafkasya’da özellikle
    de Karaçay-Balkar Türklerinin yaşadığı bölgelerde bulunan bu eski Türk
    yazıtları, XV. yüzyıla kadar Karaçay-Balkarların eski Türk [runik]
    yazısını kullandıklarına delil sayılamaz.
    Eldeki bilgi ve
    belgelerden, Karaçay-Balkarların ilk olarak Arap harflerine dayalı bir
    alfabe kullandıkları anlaşılmaktadır. XVIII. yüzyılda İslam dinini
    kabul eden Karaçay-Balkar Türkleri aynı zamanda Arap alfabesiyle de
    tanışmışlardır [4]. Üzerinde birtakım töre kararlarının yazılı olduğu
    1715 tarihli Holam Yazıtı, Karaçay-Balkar Türkçesine ait Arap
    alfabesiyle yazılmış en eski yazıtlardan biri olarak sayılmaktadır.


    1715 tarihli "Holam Yazıtı”Karaçay-Balkar
    Türklerinin yazılı edebiyatı çok geç dönemlerde başlamıştır. Bu yüzden
    de Arap harflerine dayalı yazının kullanımı sınırlı olmuş ve pek
    yaygınlaşmamıştır. Karaçaylı Küçük Bayramuk Efendi [1772-1862] ile
    Yusuf Haçir Efendi ve Balkarlı Muhammmed’ül Varakî’nin Arap alfabesi ve
    Karaçay-Balkar Türkçesiyle yazmış oldukları dinî manzumeler ilk edebi
    eserlerdendir. Fakat eser sahipleri bu manzumelerini yayımlama imkanını
    bulamamışlardır. Bu manzumelerin bir kısmı ancak uzun yıllar sonra
    Türkiye’de yayımlanabilmiştir. Yine, Karaçay’da ve Nalçik şehrinde ilk
    ve orta medrese eğitimi aldıktan sonra Dağıstan’da yüksek tahsil yapan
    Kart-curt köyü medresesi müderrisi Eldavur oğlu Geriy Sılpagar
    Efendi’nin [1857-1906] fıkıh, kelam ve hadis üzerine ondan fazla eser
    yazdığı bilinmektedir. Fakat bu eserler de yayımlanmamıştır. Geriy
    Sılpagar’ın ailesiyle birlikte Osmanlı Türkiyesi’ne göç ederken yanında
    getirdiği eserlerinin tamamı kaybolmuştur.
    Bu dönemde sadece, [b][s. 145]
    Karaçay-Balkar yazılı edebiyatının babası sayılan Kâzim Möçü’nün
    [1859-1945] Arap alfabesi ve Karaçay-Balkar Türkçesiyle yazdığı
    şiirlerinin yayımlandığı bilinmektedir. Müslümanlığın temeli sayılan 32
    Farzın manzûm bir şekilde anlatıldığı "İyman-İslam” [İman-İslam] adlı
    eseri 1909 yılında Dağıstan’ın Temirhan-Şura [bugünkü Buynakskiy]
    şehrinde Arap harfleriyle ve Karaçay-Balkar Türkçesiyle yayımlanmış ilk
    kitap sayılan Lokman Asanî el-Balkarî’nin "Kitâbü Mürşidi'n-Nisâ”
    [Kadının Rehber Kitabı] adlı eserinin son kısmında yayımlanmıştır.
    Bunun dışında, Kâzim Möçü’nün "Soltan-Hamit el-Çegemî” [Çegemli
    Soltan-Hamit] adlı ikinci kitabı da 1918 yılında Arap yazısıyla ve
    Karaçay-Balkar Türkçesiyle Baksan-Kala’da yayımlanmıştır [6].[/b]


    Kâzim Möçü ve Arap Alfabesiyle Yazdığı
    "Soltan-Hamit el-Çegemî” adlı Eserden Bir Bölüm


    Soltan-Hamit Kalabek

    Katagori: Makalelerimin | Ekliyen: bagalikaracayli (2010-01-23)
    Göster: 1174 | Izlenme orani: 0.0/0
    Toplam yorumlar: 0
    Sadece kayitli kullanicilar yorum ekliyebilir
    [ Kayit Ol | Giriş ]
    Arama

    TURİZM

  • TAVSİYE ET
  • http://KENDİ

    forex

  • GAZETELER

  • HABERLER

  • PIYASALAR

  • VAKİT
  • -->  
    BAŞHÜYÜK FORUM
  •  logosFORUMA GİT....>
  • Telif By Bagalikaracayli © 2024