Cuma, 2024-03-29, 4:33 AM
AnasayfaKayat OlGiriş Hoşgeldin Misafir | RSS

>
Site menu

Bölüm katagorileri
Karacay Haber [4]
Genel Haber [1]
Dünya dan Haber [0]

Anket
Başhüyük için ne yayinlansin...?
Toplam anket cevaplari: 19

Istatistik

Toplam çevrimiçi : 1
Ziyaretci: 1
Kullanici: 0

Üyelik Girişi
 
TURİZM

  • SINEMA

  • NEREDEN
  • visitors by country counter
    flag counter


  • ET KALAY PİŞİRİLEDİ

  • Anasayfa » 2010 » Ocak » 17 » Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla) İlgili Töreleri
    1:37 PM
    Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla) İlgili Töreleri

    Yazar Bilal LAYPAN

    Kurt (gizli adı Canlı) diğer Türk milletlerinde olduğu gibi Karaçay Türklerinde de önemli bir yer işgal ediyor. Kurt köpek cinsinden olmasına rağmen, köpek gibi insana itaat etmiyor, altın zincir ve gümüş yemlik yerine hürriyeti tercih ediyor. Kendisi acıksa da gönlü her zaman toktur. Karaçay Türkleri de Yüce Allah'tan başka kimseye itaat etmeden yaşamak istedikleri için asırlarca zorluklar çekmişler. Buna rağmen insan sayısı az olsa da sayısı cok olan milletler arasında eriyip kayıp olup gitmemiştir, yüksek dağlara tutunarak benliklerini, bağımsızlıklarını korumuştur.

    Hasauka adlı bölgede gerçekleşen savaşta Karaçay erkeklerin büyük kısmı canını vermiştir. Böylece Karaçay feshedilmiştir. O tarihten bu yana yüz on beş sene Karaçay Türkleri dillerini, dinlerini yok ederek asimile etmeye çalışmışlar. Ama yapamamışlar.

    Ruslar için onlara boyun eğmeyen, diz çökmeyen millet lazım değildi. Rusları ilgilendiren stratejik anlam taşıyan Karaçay'ın cennet gibi topraklarıydı. Bundan sonra 1943 [bin dokuz yüz kırk üç] yılını 2 kasım tarihinde Stalin'in rejimi Karaçay Türklerini zorla Orta Asya'ya sürgüne göndermiştir. Allah'a bin şükürler olsun 14 sene sonra Kruşevin döneminde Karaçaylılar yurtlarına geri dönebilmişler. Bugün bile Karaçayları rahat bırakmıyorlar. Kurt milletler için, boyun eğmeyen milletler için her zaman hayat kolay değildir. 1940 (bin dokuz yüz kırk) yılarında Kafkasya'dan ilk sürgüne gönderilen Karaçaylar olmuştur. Daha sonra Çeçen ve İnguş, sonra da Malkarlar olmuştur.

    Bin dokuz yüz doksan senelerinde İnguş milleti tekrar baskı altında kaldı. Bugün bile Ruslarla Çeçenler arasında savaş devam ediyor. Karaçay-Çerkez Cumhuriyetinde Karaçay Türklerine karşı pis oyunlar devam ediyor.

    Kabartay-Malkar Cumhuriyetinde de Malkar Türkleri baskı altındadırlar. Ne on dokuzuncu asırda ne de yirminci asırda kurt halklar rahat olmamışlar. Yirmi birinci asrın ne getireceğini İnşallah göreceğiz. Şu anda bizim oluşturduğumuz yalnız kurtlardan bir birlik kurmalıyız. Kurt milletler birikmeden gerçek hayat, gerçek hürriyet, gerçek zafer olmayacaktır. Türk Dünyanın sembolü Bozkurt bizi sürekli birikmeye davet ediyor.

    İslam dinini almadan önce Karaçay Türklerinde çocuk doğuracak olan hanımlar kurt dişini yanlarında taşımışlar. Bunun anlamı ise cesur erkek çocuğun doğmasını arzuladıklarından. Erkek çocuk doğduğunda ise beşiğin dört köşesine dört kurt resmi koymuşlar. Bin dokuz yüz kırk senelerinde Orta Asya'ya sürgüne gitmeden önce Karaçay evlerde ahşap yatakların dört köşesine ahşaptan oyarak kurt simalarını yerleştirmişler. Bunları bugün bile Karaçay yaşlıları anlatıyorlar.

    Bin dokuz yüz altmış senesinde yüz yirmi yaşında vefat eden Tambiy Cüsüb'ün anlattıkları bugüne kadar küçük oğlunda saklanmıştır. Onun anlattıklarına göre: "Eski dönemlerde büyük cesurluk yaparak, yurdunu koruyarak şehit olanları kurt şeklinde yapılan sedyede cenazeyi mezarlığa götürmüşler. O cenaze sedyesini bin dokuz yüz senesine kadar kullanmışlardı". Bugün bile dağlarda yaşlıların elinde elle tutulacak kısımları kurt kafası şeklinde yapılan bastonları görmek mümkündür.

    Bin dokuz yüz kırk senesine kadar mahkemelik olan adamlara, şahitlere, gerçeği söylemeleri için ellerine kurdun kirişini tutturarak yemin ettirmişler.

    Kendi gözlerimle gördüğüm şeyleri anlatıyım. Birkaç sene önce bir gün köyde koyunlarımız otlaklardan dönmediler. Akrabalarımızla aradık ama bulamadık. Eve döndüğümde annem "Gidin kurdun ağzını bağlayıp gelin" diye beni dayıma gönderdi. Annemin kardeşi Nonuy bıçağı kından çıkarıp ters çevirip bıçağı ve kını birbirine bağladı. Ne dua ettiğini bilmiyorum ama bu hareketleri yaparken dudakları bir şeyler fısıldıyordu. İki gün sonra koyunları bulduk. Koyunların bir çoğuna kurt burnuyla vurarak sakatlamıştı ama ağzını açamadığı için koyunlarda eksik yoktu. Annem beni "Git kurdun ağzım açtır" diyerek tekrar dayıma gönderdi. Nonuy zavallı dua edip bağladığı bağı çözüp bıçağı kına yerleştirdi. "Böyle yapmazsam kurt ağzını açamayacak, açlıktan ölecektir. Günah" dedi. Ben büyüklerin bu yaptıkları konusunda ne düşünmek gerektiğini hala bilmiyorum. Hala hatırladıkça şaşırıyorum. Bu "kurt ağzını bağlama", "kurt ağzını açma" törelerini hala Karaçay köylerde görmek mümkündür.

    Karaçay-Malkar Türklerinin ünlü yazarları, şairleri olan Semenlanı İsmailin, Möçülanı Kazim'in, Kuliylanı Kaysın'ın eserlerinde kurda (canlıya) çok değer verilmiştir. Karaçay masallarında ise kurdun yeri ayrıdır ve çok önemli yer alır. Kurtla ilgili efsaneler, şiirler Karaçay folklorunda, edebiyatında çoktur. Bu kısa konuşmamın sonunda Bozkurda ithaf ettiğim şiirlerimi dile getirmek istiyorum.

    (Bu şiirleri Türkiye Türkçesine çeviren "Birleşik Kafkasya" dergisinin baş redaktörü Yılmaz Nevruz)

    Kazak Börü (Yalnız Kurt)

    Uluyorum ben kazak börü,

    Yapa yalnızım ben.

    Kaplan yürekli azat nesil

    Neredesin sen?

    Döğüştüm ben kazak börü,

    Yara izlerim çok, görürsünüz.

    Umut sizdedir genç nesil,

    Siz birlik olmayı bilirsiniz.

    Ovadan dağa, dağdan ovaya

    Koşarak indim, koşarak çıktım.

    Huzur vermeden yaşadım yağıya,

    Tek başıma nicesini yıktım.

    Kendinden yapılan çividir

    O sert ağaçları yaran.

    Kendi itlerimizdir

    Benim kalbimi ikiye ayıran.

    Ben bir kere köye girdim

    Gözlerimde şimşekler yanarak.

    Zincirli kardeşlerimi gördüm,

    Bana atıldılar havlayarak.

    En cesur ite yaklaştım ben:

    -Yazik boynundan takılıp

    Böyle mi kalacaksın sen,

    O mujik efendine tapınıp?

    -Benim zincirim gümüşden

    Başkalarınınki de demirden.

    Altın zincirli olacağım

    Kurtarırsam efendimi börüden.

    Diye havladı, ürüdü, atıldı,

    Ama zinciri bir yere takıldı.

    "Altın!" diye salyaları saçıldı.

    Ama kul olduğunu sezemedi.

    Efendisi çıktı evden,

    İt beni gösterip söyledi:

    -Silah at, ya da bırak beni,

    Börüyü bitirelim diye, gürledi!

    O kovaladı ben kaçtum,

    Köy görünmez oldu uzakdan.

    Sonra dönüp birden geriye

    Aldım altıma, tutup boğazından.

    O yalvardı, yakardı:

    -Kesme, dedi, sağ bırak beni.

    Altın zincir senin olsun,

    İt hayatına dön dedi.

    Ben onu iyice daladım,

    Sonra biraz duraladım.

    Sürüyüp avlusuna götürdüm,

    Bir acayip şeyler gördüm:

    İtlerle doluydu avlu.

    Onlar Ak evin sahibinin

    Ayaklarını yalıyordu,

    Kuyruk sallayıp havlıyordu.

    Her biri can atıyordu

    Gümüş yalağa yaklaşmaya,

    Gümüş zincirle koklaşmaya.

    Başladılar dalaşmaya,

    Altın zincir için yarışmaya.

    Boğuşun bakalım, kim yıkarsa,

    Gümüş zincire o bağlanacak.

    Kazak börüyü kim haklarsa

    Altın zincir de onun olacak.

    Mücadele yine başladı:

    Birbirlerini yolup dalaştılar,

    Alt alta üst üste kaynaştılar,

    İbretle seyredip durdum onları.

    Dayanamayıp girdim araya:

    Zincir altın gümüş de olsa

    Ne fark eder sizin için.

    Ona bağlanacak olduktan sonra.

    Börü-it birlik olalım,

    Uğraşalım, kurtulsun yurdumuz.

    Azatlık için vuruşalım,

    Yetsin artık kul olduğumuz!

    Hemen itler birleştiler:

    Bu kan akıtmak istiyor,

    Bizi kandırmayı düşlüyor.

    Dalayalım kazak börüyü,

    Devletin sağ gözü olalım

    Altın zincir, kemik alalım.

    Hayır dedim! Ben kendimi

    Dalattıracak değilim size.

    Bana sataşan birinizi

    Getirdim, örnek alın kendinize!

    Ben bağlanıp büyümedim.

    Boynuma zincir değmedi,

    Börü kimseye baş eğmedi.

    Ama siz itsiniz, kölesiniz.

    Ak evin sahibini yalayın,

    Onun ayak yolunu saklayın.

    Ben gidiyorum, yolum başka.

    Gittim ben azat börü.

    Tasmalılar birsiniz hepiniz.

    Ümit sizdedir genç nesil,

    Siz birlik olabilirsiniz.

    Uluyorum ben kazak börü,

    Ahdim var Tanrıyla, göklelerle.

    Yerimiz az değil, amma

    Dar yürekliler binlerle.

    Özgürlüğü değişmem

    Doyduğum yere, rahata.

    Ölsem de baş eğmem

    Yer yüzünde bir mujığa!

    Çok boğazı koparırım

    Keskin dişlerim düşene kadar.

    Her zorluğa katlanırım

    Genç nesil yetişene kadar.

    Ona sıkılan kurşuna

    Göğsümü siper ederim.

    Özgürlüğün, azatlığın

    Timsali olup giderim.

    Tanrısını unutan varsa,

    Yüzülecek onun derisi,

    Diyorum Mingitav'un tepesinden

    Ben, Alanyurt'un börüsü.

    Sahte padişahları, hainleri

    Malkar'dan, Karaçay'dan kovarız.

    Biz Alan isek, Adam isek

    Alan devletimizi yine kurarız.

    Bilal Laypan, "Uluslararası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı, Bildiriler, 26-28 Mayıs 2000 // Symposium on the Turkish (Turkic) World's folk Literature, Papers, Ankara, Kültür Bakanlığı, 2002, ISBN 975-17-3060-0, s.525-531.

    Göster: 1666 | Ekliyen: bagalikaracayli | Izlenme orani: 0.0/0
    Toplam yorumlar: 0
    Sadece kayitli kullanicilar yorum ekliyebilir
    [ Kayit Ol | Giriş ]
    Arama

    Takvim
    «  Ocak 2010  »
    PazPzt.SaÇaPeCuCts
         12
    3456789
    10111213141516
    17181920212223
    24252627282930
    31

    Arşiv

    TURİZM

  • TAVSİYE ET
  • http://KENDİ

    forex

  • GAZETELER

  • HABERLER

  • PIYASALAR

  • VAKİT
  • -->  
    BAŞHÜYÜK FORUM
  •  logosFORUMA GİT....>
  • Telif By Bagalikaracayli © 2024